24 Temmuz 2013 Çarşamba

Bugün 'Son Günün' Deseler Ne Yapardın?

Bugün son günün olduğunu bir düşünsene?Ben düşünmek istesem de inanamıyorum.Belkide bu son dakikam ya da son saatimdir.Kim bilir?Biliyorum; böyle ,bunları düşünerek, yaşanmaz lakin şöyle bir şey var: Yaşıyoruz ve elbet bir gün öleceğiz.O zaman bunları düşünmeden neden yaşayalım.Ben bu dünyaya sadece yaşamak için geldiğimize inanmıyorum.Ben inanan bir insanım ve merak eden de bir insanım fakat oturup düşünüyorum.Bugün son günüm olsa ne yapardım?Aklım almaya başlasa bile kalbim ,belkide buna nefis diyorlar, inanmak istemiyor.Ne de olsa inkar etmek en kolay şey ama biz daha ne kadar neyi inkar edeceğiz.Gerçek ortada.
Düşünüyorum acaba bütün günü az buçuk olan ibadetimle mi geçirirdim diye?Nedense, bu bana hiç samimi gelmiyor çünkü bana bugünün son günüm olacağını söylemeselerdi ben büyük ihtimal bütün gün ibadet etmeyecektim.Peki, öyleyse ne' yapardım?Bütün gün yaptığım gibi film izleyebilir,annemi kırabilir miydim?Sanmıyorum, bunu  yapacak cesaretim yok.Nede olsa ölüyorum.Bir kaç günah daha eklemenin ne anlamı var?Oturup biraz ibadet biraz eğlence yapmaya kalbim razı gelir miydi ya da herkesden helallik istemeye mi çalışmalı?Ben o kısmıda öğrendim o kadar kolay değil.Birine her şeyi en açık şekilde onun hakkında ne konuştuysan söylemen gerekiyormuş.Şahsen ben birinin hakkında konuşuyorsam teker teker ne söylediğimi aklımda tutmam,söylerim akıtırım içimi.Bir de ben öyle "Ben onun yüzünede söyledim. ya da "Karşıma gelse onada söylerim." diyenlerden olamadım hiçbir zaman madem yüzüne söyleyebiliyorsun.O zaman burda kaybettiğin zaman niye?Git söyle ona anlat düşüncelerini.Şayet hoşuna gidicek bir şey söylüyorsan diyeceğim bir şey yok zaten söylemek bana düşmez...
Aslında bakmayın benim bu karmaşık yazılarıma bazen sadece yaşadığın günü son gününmüş gib yaşamak yeter bize.Ben artık bu düşünceyle yaşamak istiyorum çünkü biliyorum ki o zaman belki bir nebzede olsa yapacağım yanlışların önüne geçebilirim.Ama şu da bir gerçek ki hala gerçekten bugünümün son gün olacağını söyleseler sanırım bütün günü bunu sindirmeye harcardım.Düşünsenize, son gününüz....Sadece bir 24 saat.Bazen bu hayattan göçmek daha fazla günah işlemeden ölmek istesem de hatta bu dünyayı sevmesemde...gidemem.Yani gitmek için gerçektn gönüllü olamam çünkü ben en kadar gelecekteki günahlarım için endişelendiğimden gitmek istesemde geçmiştekilerin hangisini düzeltebilmişim ki gitmeyi hakedeyim.
Allah hepimizi günahlarımızı affetmiş bizi bağışlamış şekilde cennetine alması için..Fatiha.
Her nefis öIümü tadacaktır! Sizi imtihan etmek için hayra ve kötüIüğe mübteIa kıIarız. Hepiniz en sonunda bize döndürüIeceksiniz.

Kaynak : Dini Sözler, Dini Sözler 2013
http://www.neguzelsozler.com/dini-sozler/dini-sozler.html
---Her nefis ölümü tadacaktır!Sizi imtihan etmek için hayra ve kötülüğe mübtela kılarız.Hepiniz en sonunda bize döneceksiniz.
Her nefis öIümü tadacaktır! Sizi imtihan etmek için hayra ve kötüIüğe mübteIa kıIarız. Hepiniz en sonunda bize döndürüIeceksiniz.

Kaynak : Dini Sözler, Dini Sözler 2013
http://www.neguzelsozler.com/dini-sozler/dini-sozler.html
Her nefis öIümü tadacaktır! Sizi imtihan etmek için hayra ve kötüIüğe mübteIa kıIarız. Hepiniz en sonunda bize döndürüIeceksiniz.

Kaynak : Dini Sözler, Dini Sözler 2013
http://www.neguzelsozler.com/dini-sozler/dini-sozler.html
Her nefis öIümü tadacaktır! Sizi imtihan etmek için hayra ve kötüIüğe mübteIa kıIarız. Hepiniz en sonunda bize döndürüIeceksiniz.

Kaynak : Dini Sözler, Dini Sözler 2013
http://www.neguzelsozler.com/dini-sozler/dini-sozler.html

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Tarkan-Pare Pare

Bu şarkıyı o kadar uzun zaman arıyordum ki...
Bakmayın, öyle çok tarkan hayranı biri değilim hatta Türkçe çok dinlemeyenlerdenim bende ama hiçbir şekilde Tarkan'ın hakkını yiyemem.Kendini her şekilde kanıtlamış bir insandır kendisi.Bizim gençliğimizde insanlar çocuklarının adını Tarkan koyardı sadece Tarkan'ı sevdikleri için.Düşünsenize kocalarının hissettiklerini:D
Biz büyürkene bi' ara yurtdışına çıktı.O zamanlarda ergenlik yıllarım ya çok dalga geçtik Türkiye'de tutunamadı o yüzden gitti diye.Şimdi -ne yalan söyleyeyim- biraz utanıyorum öyle düşündüğüm için ama çocukluk işte.Bence bu kadar yıldır hala müzik dünyasında yerini koruyabilmiş ve bir şeyleri ispat etmişse bu onun aslında ne kadar başarılı olduğunu kanıtlar sadece.O yüzden bu şarkı Tarkan'dan "Hayatı hiçbir zaman yoluna girememişlere,girsede yerini yine dağınıklığa bırakmış olanlara" gelsin...
Şarkı Sözü

Hala dün gibi hatırlarım her anını anıların

Biraz hırçınım bu yüzden biraz hüzünlüdür hep bir yanım

Hala sızlar için için her biri yaralarımın

Dalgalıdır denizim bu yüzden

Biraz ıssızdır hep kıyılarım

Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim

Pare pare buruktur hep sevinçlerim

Dağ gibi derya gibi bende acılar şahidim şarkılar 

 Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam

Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar

Çok erken tanıdım çok erken tattım cilvesini kaderin

Zamansız büyüdüm şimdi kayıp çocukluk günlerim

Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim

Pare pare buruktur hep sevinçlerim

Dağ gibi derya gibi Bende acılar şahidim şarkılar

Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam

Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar

---------
Piyano kısmını kesinlikle beğeniceğinizi düşünüyorum.Keyifli dinlemeler:)

19 Temmuz 2013 Cuma

Yalın-Gelme

Ben aslında o kadar iyi bi anlatıcı değilim ama acı çekmenin ne olduğunu,unutmaya çalışmanın ne demek olduğunu iyi bilirim.Belki bende hiç bitmeyecek gibi düşünen bi hayalperesttim eskiden ama şimdi -o kadar yılın ardından- tekrarı düşünmek çektiğim o kadar acıya haksızlık değil mi? Madem şimdi gelecekti, neden gitti? Sizce de biraz komik değil mi?
Anlatmadan size bunları yazmam biliyorum işleri sizin açınızdan karmaşıklaştırıyor ama eğer terkedilenseniz sadece onun tekrar gelme ihtimlini ve sizin bunun ardından neler hissedebileceğinizi düşünmeniz yeter.Terkedene gelirsek;eğer onlardan biriyseniz yazıcaklarımı okumamanızı tavsiye ederim çünkü sizi umutlandıracak şeyler yazmayacağım buraya...
Aslına bakarsanız teknik açıdan terkedilen ben değilim yani en azından son olarak ben ayrıldım ama buna sebep oydu.Bilemiyorum sizin için ne derece önemli ama güven benim için değer biçilemeyecek kadar önemli bir mücevherdir ve güven kaybedilince tekrar gelmesi zordur benim için.Aslına bakarsanız ben geldiğinide pek görmedim ama değer de güven kadar önemlidir benim için ve şuan hala onunla konuşuyorsam bunun tek nedeni verdiğim değerin güvenden daha fazla olmasındandır.Bence bi ilişkiyi ayakta tutan kişi her zaman biraz daha fazla sevendir ve değer verendir.
O yüzden siz siz olun asla karşınızdakine kendinizden fazla değer vermeyin hele de o size değer vermiyorsa sizinde değerinizi haketmiyor demektir..
Bu şarkı değer veripte kaybedenlere gelsin...
 -----------
Değer...

Sevdiğine verdiğin değer seni değerli kılmıyorsa sevdiğine değil kendine kız.
Çünkü değer verişin değerli kılınmak içinse değer verende eksik ararız.

Değer bilmeyen senin değerini geç olsa da görür.
Ama o zaman geç olur...

Değer bilmek...
Değer vermek...

Görünüşte kolay olsa da kimi zaman hayli zor olur.

Önemli olan geçici değerler değil değerli kalanlar olur.

Değerin değerini belirlemek ise yalnızca değer vermekle olur.

Bu sözler belki anlaşılır belki anlaşılmaz...
Anlaşılsa bile belki anlatılana ulaşmaz...

Sağlık olsun...
Şükürler olsun...

Bu sineye değer bilmese de
Değer verdiğini unutmak yaraşmaz...

''Değer bilmiyorlar.'' diye üzülmek olmaz.
Değer değerlenmek için değerliye sunulmaz.
Zaten bunca çileden sonra değerli olup sevinmeye gönül alışamaz.

Değer ya verilir ya bilinir.
Ortası yoktur sadece değerliye değerli denilir.
Bilmem ki değer verdiklerin sana değer vermezse onlara daha ne denilir...

Değer senden değil değer verenden gelir.
İstersen kendinden bil değer verilmeden nasıl değer gelir?
Bunlar belki kulağa nahoş gelir.
Ama gönülden mana-i hakikatten gelir.
Sonunda bu değerlerin hatırlatmasına virgül de gelir nokta da gelir.
Bunu da ancak değeri bildiren bilir.

Değer... Buna değer...

Mutluluk

Aslına bakarsanız aşka çok uzak bi insanım.Bunu bi' örnekle açıklayacak olursam; ben bi' arkadaşıma "Aşık oldum ben" desem, "Hangi kore dizisine ?" diyecek arkadaşlarım var benim.Anlayacağınız bende o "ara bulucular"danım.Çok insan dinlerim.Nedense anlatmaktansa dinlemeyi daha çok severim ve tabi onların aşk acılarına çözüm bulmayıda severim :)Çünkü -belki biraz bencilce bulucaksınız ama- onlara baktıkça iyiki birini sevmiyorum derim.
Ben hayatımda bi kez aşık oldum ve hoş bi' şey değildi.O zamandan sonra kimseye sevmeye ihtiyaç duymadım ama sevip kavuşmak isteyeninde her zaman yanında oldum destek verdim ama o destek verdiklerimden bile çok azı hala çıkıyor.Sorun bende değil gerçekten.Ben elimden geleni yaptım mutlu olmaları için ama kabul edelim; bu kadar çok insan mutsuz ve yalnızsa bence biz mutluluğu çok yanlış yerlerde arıyoruz.Bence mutluluk biriyle çıkmaktan ibaret değil, mutluluk bi insanın gülümsemesinde saklıdır.Bazen bi gülümseme görürsün ve düşünürsün; "Ben neden gülümsemiyorum?"ve sende gülümsersin.Bence bu kadardır.
İlişki nedir ki sizin için ? Başta "cicim ayları" diye daha hala neden ona öyle dediklerini çözemediğim bi dönem var.Eskiden o cicim aylarını ne kadar uzun tutabilirsen ilişkinin o kadar uzun sürdüğünü düşünürdüm.Ne kadar aptalmışım!Şuana kadar hiç mükemmel bi ilişki görmedim,dizileri saymazsak.Onlarda bile artık mutlu sonları bulmak çok zor ya :)! Mükemmel ilişki nedir diye de sorarsanız; insanın kendini nasıl hissetmek istiyorsa o hissi yaşayabildiği bi' ilişkidir mükemmel olan.
Bana sorarsanız; mükemmel ilişki söz konusu değil çünkü içinde insan kavramını barındıran hiçbir şeyde mükemmellik söz konusu olamaz.Biz kusurlarla dolu olan basit varlıklarız sadece...Eğer mükemmeli bulmak ona ulaşmak istiyorsanız; Allah'ı tanıyın ona yakın olmaya çalışın işte asıl güzellik ve mükemmellik ondadır.Gerisi teferruattır.

---Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa, sen nasıl elini uzatmazsın? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor. Aşka nankörlük etme! »
ŞEMS-İ TEBRİZİ

18 Temmuz 2013 Perşembe

Tek Geçerim:)

Arabalar-Cars

Bilmiyorum, çizgi filmle aranız nasıl ama açıkça konuşmak gerekirse ben lise hayatımın sadece son senesinde adam akıllı çizgi film dişinde ağır filmler izlemeye başladım.Nedense her zaman çizgi filmlerin eğlenceli dünyası beni diğer ağır filmlerden daha çok çekmiştir çünkü siz bi çizgi filmi istediğiniz her an izleyebilirsiniz ama aynı şey ağır filmler için geçerli değildir bence.Ağır filmlerden anlatmak istediğim Prestij,Sihirbaz gibi filmler..Onları izlemek öncelikle bi çaba ister çünkü o filmlere başladığında başından kalkamazsın, kalkarsan o film anlamını kaybeder ve filmden hiçbir şey anlamamış şekilde bırakırsın ve belki bid aha başlamak isteyesin de gelmez.Çizgi filmler kolaylıkla bırakılabilir ve ağır filmlere göre daha da kısadır neredeyse yarısı sürede mutlu sona ulaşırsın ve bilirsin çizgi filmler daima mutlu sonla biter ama şahsen ben öyle kolay kolay iyi sonla biten ağır filmler görmedim.
O yüzden bende çizgi filmlerin yeri her daim ayrıdır fakat bu çizgi filmlerin arasında bendeki yeri bambaşka olan bi' çizgi filmi sorsanız hiç tereddüt etmeden "Arabalar" derim.Nedenine gelecek olursak; sanırım bunun için konudan bahsetmem lazım ama kısaca söylemem gerekirse beni etkileyen filmin arkadaş sevgilisini en iyi şekilde gösteriyor olması ve tabi arkadaşlığın önemini en iyi şekilde vurgulamasıda var:) Konuyu anlatınca beni daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum :)








Mack





Lightning McQueen



Konusu; McQueen yetenekli ve bu yeteneğinin farkında olan ve kendini beğenen özgüvenli bi yarışçıdır.Kupayı alan ilk çaylak olmak için lastiklerini değiştirmeyip sürekli benzinle yoluna devam eder.Son dönemeçte herkesden öndedir ama son turda şans onun yanında olmaz ve son anda 3 kişiyle berabere kalır.Kendine güvenen McQueen son yarış öncesi yarışın yapılacağı yere en önce gitmek için bütün yolları dener ama yine şansı yaver gitmeyen karakterimiz adını sanını bilmediği bi' kasabaya düşer ve orda sorun çıkardığından dolayı kamu hizmetine verilir ama tanıştığı bu kasaba insanlarından çok şey öğrenecektir McQueen.
"Yüce Porsche" repliğinin olduğu sahneyi kesinlikle izlemelisiniz:)


Yoldan kal, yoldaştan kalma!
Yolculukta insanın başına türlü işler, sıkıntılar, belâlar gelebilir. Bunların halledilmesi içinde bir insana gerek duyulur. Bu gereklik, yolculukta candan bir arkadaşın önemini büyük kılar. Dolayısıyla insan, candan bir yol arkadaşı bulabilmek için hareketini erteleyebilir.

İyi Seyirler:)

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Emma

Bir diğer klasiğime gelecek olursak...
EMMA
Birbirini seven iki insanın birbirlerini sevdiklerini ancak başkaları onların sevdiği kişiyi sevince anlamasının en güzel örneği bu film sanırım.Bazen aşk tam önünüzde de olsa uzanamazsınız ona ama bence bu konuda aşkı meyveye benzetebiliriz çünkü meyve en başından beri meyve değildir daha tohumken onu farkedemezsiniz ;)
Belki Aşk Ve Gurur kadar yazamam bu film karşısında hissettiklerimi fakat biliyorum ki bu filmde -Aşk Ve Gurur kadar olmasada- beni etkilemiş bir film.Beni etkileyen yanı ise aşkın herkese zor olduğunu göstermesinden kaynaklanıyor çünkü filmlerde hep biri fakir diğeri zengin olur ama bu filmde kimse fakir değil en azından asıl kahramanlar :)
Konusu:
Filmin konusuna gelecek olursak; Emma öyle her filmdeki ya da kitaptaki gibi bazı noksanlıkları olan zayıf tiplerden değil.Aksine o her şeye sahip ve bunun farkında olan özgüvenli biri ama kim demiş ki; bunun her zaman iyi olacağını?
 Bazen tamda önümüzde olan aşkı göremeyecek kadar körüzdür.

İyi Seyirler...
Her zaman kolay kolay itiraf edemesek de bunu kendi kendimize, hep öteleri düşleyen, öte yer ararken en yakınlarındakileri mutsuz eden bizler… Ben.

Kaynak: Elif Şafak Sözleri
http://www.guzelsozlerin.com/elif-safak-sozleri.html
Her zaman kolay kolay itiraf edemesek de bunu kendi kendimize, hep öteleri düşleyen, öte yer ararken en yakınlarındakileri mutsuz eden bizler… Ben.

Kaynak: Elif Şafak Sözleri
http://www.guzelsozlerin.com/elif-safak-sozleri.html

Aslında bazen sadece yazarsın.

Şuan ne kadar yazı başına oturmuş olsamda ne yazıcak bi' havadayım ne de kafada.Ama sadece belki yazarsam her şeyin çözüme kavuşacağını ve bütün her şeyin net olacağını düşünüyorum.Umut ediyorum...Ama konuşmak kadar da bazen yazmakta zor;eğer nerden başlayacağınızı bilmiyorsanız.İşte ben tam o noktada ve kaybolmuş haldeyim.Neden mi?Çünkü kendimi tanıyamayacak kadar az yaşıyorum tabi sizin için yaşamak nefes almaktan ibaret değilse...
Nasıl başlanır ki...Nasıl tanır insan kendini nasıl bilir ne yapıp ne yapmayacağını.Aslına bakarsanız ben o hep "senin sağın solun belli olmaz"cılardanım.Her şeyi yapabilen ama ne yapacağını bilemeyenim.
Siz benim yerimde olsanız; ne yapardınız?

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Tercih Yapmak Mı?Ben Mi?

Merhaba ben bocalayan Mavi Çantalı Kız;
Ömrüm çabalayarak,çalışarak ve tekrar çalışarak geçti; bundan hiç bi' zaman yüksünmedim.Ta ki şuana kadar.İnanın ben bile bu kadar çalışacağımı ve bu kadar kararsız kalacağımı beklemezdim ama anladığım kadarıyla bu sadece benim başıma gelen bi' şey değil.Şuan en yakın arkadaşım o kadar kararlılığa rağmen yarım saat içinde benim düştüğüm duruma düştü.Hayatın bize ne göstereceğini bilememek bizi bu hala getirdi.Daha 18 yaşını bile dolduramamış biz; bütün bi ömrümüzü şekillendirecek karar üzerinde günlerdir düşünüyoruz.Babamın beni görüştürmediği konuşturmadığı kimse kalmadı ama bazen konuşmak olayları daha da karmaşıklaştırıyor.
Ben ne yapacağını,nasıl yapacağını bilen,kararlı insanlara hayranımdır.Bir zamanlar kendimi de öyle biri sanırdım ama yanılmışım.Mesela bi' mağazaya girsek ve ben iki eşya beğenmiş olsam-istediği kadar birbirine benzesin ya da benzemesin- kararsız kaldığımda annem bana her ikisinide alırdı hep.Ben böyle yetiştirilmiş bi' insanken şimdi karşıma 6 seçenek koyuyorlar ve seç diyorlar, hadi onlardan birini seçtik diyelim o da yetmiyor bide üstüne hangi üniversite olmasına da karar ver diyorlar.Kararlar bitmiyor ve bendeki nasıl bir şeyse Tıp'ı bi kenara koyup ben Mühendislik okumak istiyorum dediğimde kalbim bana 'Ama Tıp nolcak?' diyor.Böyle bir ikilemde kalmak kötü ama daha da kötüsü bu kararsızlığın sadece bununla bitmemesi.Düşünsenize; bi' elinizde yılların köklü okullarından biri olan Boğaziçi var, bir elinizde de eğitim ve size sunabileceği imkanlar bakımından kendini kanıtlamış bir üniversite olarak Koç var.'Hadi seçin birini!' deseler belkide hemen karar verecek insanlar var..İşte benim o insanlara saygım sonsuz.Ama maalesef aynısını ben yapamıyorum çünkü siz okulunuzdan birini seçerek kendinizi seçiyorsunuz bi' nevi.Hangi üniversite'ye giderseniz hayatınız boyunca bu kimlikle yaşayacak ve iş hayatına atılacaksınız bi de unutmadan...bambaşka iki belkide daha fazla insandan birini seçeceksiniz çünkü gittiğiniz okul sizin içinizdeki bambaşka birini ortaya çıkarıyor siz daha kendinizi tanımadan.Bide bu gideceğiniz okulun sizde ne tür değişimlere yol açacağı çok önemli.Benim şu hayatta en nefret ettiğim cümlelerden biri de : 'Sen çok değiştin.' dir.Laf aramızda bu cümleden büyük acılar yaşamış biriyim ve kim bunu söylemeye kalksa benim gözümde biter o derece ama neyse konumuz bu değil.
Eğer sınava hazırlanıyorsanız ve benim yaşadıklarımı yaşamak, üzülmek istemiyorsanız üniversitelerin hepsini araştırıp ne istediğinize karar verdikten sonra çalışmaya başlayın ve deli gibi çalışın.Hedefinizi geçerseniz üzülürüm adınıza(çünkü hedefinizi geçince bi' anda ulaşılan hedef çöp muamelesi görüyor sizin gözünüzde, artık sizin gözünüz yükseklerde oluyor.) ama sanırım bi' söz var herkesin ağzında olan bende onu sizlerle paylaşmak istiyorum: 'Kaç yaptığın önemli değil,önemli olan ne istediğin.' Şahsen bu cümlede beni sinir eden bazı cümlelerden ama ne yaparsınızki adamlar haklı...
Kısa ve öz...Her şey sizde bitiyo ve bütün önemli olan sizin ne istediğiniz.Size ne kadar zorlandığımı anlattım eğer benim gibi olmak istemiyorsanız gidin çalışmadan önce düşünün.Sonra gerisi gelir :)



---Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak ta kalamaz. Oliver Cromwell
---Hayatta muvaffak olmak için üç şey lazımdır: Dikkat, intizam, çalışma. Mevlana

Pride And Prejudice

Sizinle asıl paylaşmak istediğim filmleri paylaşma sırası şimdi...
hepsi benim için o kadar önemli ve değerli ki belki 1000 kerede izlesem bıkmayacağımı düşündüğüm filmleri sizlerle paylaşmak istiyorum.Umarım beğenirsiniz ve izlediğinizde benim kadar mutlu olur,keyif alırsınız.
Birincisi tabiki de... Pride And Prejudice
Size izleme hikayemi anlatmak istiyorum.İlk olarak filmini izleyenlerdenim ben aslında ilk film mi kitap mı diye sorarsanız hiçbir zaman bunun kararını doğru verebilmiş değilim ama üşengeçlik işte başladık bi kere filme bittiğinde dünyay dönmem 10 dakikamı almıştır abartmıyorum ilk etki her zaman önemlidir.Neyse efendim biz konumuza gelelim; ben filmi bitirip etkisinden çıktıktan sonra aldım elime kitabı başladım okumaya ama nedense beni film kadar sarmadı ya da direk filmden sonra kitabı elime almamında etkisi olabilir bu konuya ama neyse koydum bi' köşeye kitabı ancak bi kaç ay sonra elime aldım ama bu sefer okumak daha kolay oldu nededir bilmem ama o aralar film izleyebileceğim bi ortamda değildim ama acil bi şekilde Aşk Ve Gurur'u izlemem lazımdı çözümüm bence gayette etkiliydi kitabı en kısa zamanda bitirdim ve filmden aldığım kadar keyif aldım ama nedense filmdeki beğenim kitaptakinden daha fazlaydı; bunun üç nedeni olduğunu düşünüyorum : Birincisi, filmde Keira Knightley oynuyo ki kendisine ve oyunculuğuna hayran kalmış bir insanım.Diğer bir ikinci nedende çeviri olan kitaplardan bazen aldığınız keyif orjinaline nazaran düşer işte bu yüzden film kadar zevk almadığımı düşünüyorum.Üçüncüsüne gelirsekte ben müziğe çok önem veririm çünkü bazen size anlamsız gelen bir şey bir anda müzikle anlam kazanabilir buna çok şahit olmuş bi' insanım ve müziğin filmin ana damarı olduğunu düşünenlerdenim:)




Konusu:Filmin ana karakteri olan Elizabeth Bennet hem güzelliğiyle hemde zekasıyla Mr.Darcy'yi etkilemiştir yalnız 18. yy getirdiği statü farkına rağmen Mr.Darcy Elizabeth'e aşıktır ama bunu dile getirdiğinde hiç beklemediği bir şekilde reddedilir,Elizabeth'in kendince onu reddetme nedenleri olsada aslında bunların hepsinin birer yanlış anlama olduğunu anlaması uzun sürmeyecektir.Aşk hiç beklemedikleri bi' şekilde onları birbirine bağlayacaktır.
-Aşkı akılla yenmek mümkün değildir. ( Gançarov)
 "When a girl is in love, You can see it in her smile.
When a guy is in love,You can see it in his eyes."
Sanırım filmin en can alıcı sahnesiydi.Sadece bu sahneyi izlemeniz bile benim neden bu filmi çok sevdiğimi anlamanıza kafi sanırım :)

Sıradaki klasikleri diğer postlarımda kolaylıkla bulabilirsiniz.

14 Temmuz 2013 Pazar

İzlenilmemesi Gereken Filmler

Öncelikle dikkatinizi çekmek istediğim nokta; herkes izlenilmesi gereken filmleri önerir durur ama izlenilmesi gereken filmler önemli olduğu kadar izlenilmemesi gerekenlerde önemlidir kanımca..
O yüzden bu yazımda sizinle izlenilmemesi gereken filmleri paylaşmak istedim çünkü yaşadığımız her dakika önemli ve hayatı dolu dolu yaşamak amaçlı dolu dolu, bize bir şeyler katan filmler izlemeli ve bunları paylaşmalıyız ki; birlikte gülecek ya da ağlayacak filmlerimiz olsun çünkü onlar oldukça insanlar arasındaki muhabbette artar ahbaplıkta... :)
Başka bir değinmek istediğim noktada burada yazdıklarım benim beğenmediğim filmler ve duyduğum beğenilmeyen filmler o yüzden içlerinden sizin beğendiğiniz bir film olursa affola.Amacım sadece size yardımcı olmak :)
1.Ayla
2.Evim Sensin
3.Neşeli Gençlik
4.18'ler Takımı
5.Emret Komutanım:Şah Mat
6.Kutsal Damacana Serisi
7.Papatya İle Karabiber
8.Destere
9.Avanak Kuzenler
10.Çılgın Dersane Serisi
11.Dünya'yı kurtaran Adam'ın Oğlu
12.Pak Panter 
13.Araf
14.Mumya Firarda
15.Hababm Sınıfı 3.5
16.Cumhurbaşkanı Öteki Türkiye'de
17.Gomeda
18.Kadri'nin Götürdüğü Yere Git
19.Kalbin Zamanı
20.Sevgilim İstanbul

Şimdi niye sadece Türk filmlerini yazdığımı düşünüyorsunuz ya da böyle bir şey yaptığım için bana kızıyorsunuz belki de ama bi' anda başlayınca hep Türk filmleri aklıma geldi fakat yabancı filmlerden de az çekmedim değil o yüzden onlardan da aklıma gelenleri şimdi yazacağım o yüzden bana kırılmayın lütfen :)
1. Lindsay Lohan'ın bütün filmleri
2.Jim Carrey'in genel olarak bütün filmleri(bi kaçı dışında)
3.Resident evel afterlife
4.Skyline
5.The American
6.Salt
7.Drug Me To Hell
8.Ayin 
9.Kovboy ve Uzaylılar
10.Yeşil Yaban Arısı
11.Şeytan'ın Oteli 3
12.Kıyamet Gecesi
13.Akılalmaz
14.Kara Büyü
15.devlerin Günahı
16.Amerikan Pastası serisi
17.Vampir İmparatorluğu
18.Korkunç Bir film
19.The Eye
20.İndian Beatles
 Son olarakta yazmak istediğim; bütün Fransız Filmleri :D

Elimden geldiğince yazmaya çalıştım ama şöyle bir gerçek varki ;güzel olan filmlerin çok olması gibi bir gerçek olduğu gibi ,kötü filmlerin çokluğu diye bir gerçekte var ne yazık ki...O yüzden tavsiyem filmleri izlemeden önce danışmanız ve yorumların çoğunu okumaya ve tabiki IMDB puanlarını çok iyi irdelemeniz :)

Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
John Keating
"Dead Poets Society - Ölü Ozanlar Dernegi"


*** Sağdaki film kesinlikle süper bir filmdir yanlış anlaşılmasın :)

Canavalar Üniversitesi(Monsters University)


 Yayın Tarihi:2013-ABD
Tür:Animasyon,.Komedi
Süre:100 Dk.
Yönetmen:Dan Scanlon
Seslendirenler:Steve Buscemi,John Goodman,Jennifer Tilly,Ken Jeong,Billy Crystal
 
Konusu:Mike; yeteneği olmasada çalışkan bir canavardır,bir çok sınavı kazanarak hayalini gerçekleştirmiş ve artık Canavarlar Üniversitesi'ne girmeye hak kazanmış bir öğrencidir.Çok mutlu olan Mike'ın mutluluğu Sulleyle yaşadıkları yüzünden gölgelenir.Sulley;aileden gelen bi yeteneğe sahip olmasına rağmen Mike'ın tersine çalışmayan ve tamamen yeteneğine güvenen bir canavardır.Sulley,Mike'ın sayesinde okulun en popüler grubuna girmiştir ama çalışmadığından dolayı sınavlardan düşük alması sonucu popüler olan grup ondan uzaklaşmaya başlar ve onların tekrar güvenini kazanması için sınavdan iyi bi netice almak zorundadır ama ne yazık ki öyle olmaz ve böylelikle Sulley ile Mike'ın hikayesi başlar ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

 Benim yorumum:
Beni derinden etkilemiş bir film olduğunu söylemek zorundayım.İlk filmden o kadar etkilenmemiş hatta beğenmemiş olmama rağmen bu film benim bu seneki sınav hayatımın bir özeti mahiyetinde olmasından dolayı bu filmin yeri bende bambaşkadır.Bana göre bu filmin ana düşüncesi; çalışkan ama  yeteneği olmayan bi insanın azmi sonunda neleri başaracağını ve yeteneğin tek başına hiçbi' anlamı olmadığını bize en iyi şekilde gösteren bi film ama maalesef başka bi anafikride sadece çalışmanın başarmak için yeterli olmadığını gösteriyor; gerçek hayatta sizce ne kadar doğrudur bilmem ama ben buna sonuna kadar katılan bi' insanım.
Eğer dostluğun ve düşmanlığın arasındaki o ince çizgiyi ve durumların yaşananlarla nasıl değişeceğini görmek istiyorsanız, kaçırmayın derim :)
-Basit bir adamın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir adamın tembelliğinden iyidir. G.Gracian
Benim gibi keyifle izlemeniz dileğiyle...
Dip Not: Filmin ilkinin devamı olduğunu düşünmeden filmden zevk almaya bakın sonunda elbet anlayacksınız :)
 Yapım Tarihi:2013-ABD
Tür:Aksiyon
Süre:135 Dk.
Yönetmen: Gore Verbinski
Oyuncular:Johnny Depp,Armie Hammer,William Fichtner,Helena Bonham Carter,James Badge Dale
 Konusu:Asıl adı John Reid olan Lone Ranger lakaplı kovboy ile Tonto adındaki kızılderilinin adalete karşı olan savaşını konu almıştır.John Reid adaletin silahla değilde konuşarak olduğunu düşünen,şehirde eğitim almış bir kovboydur.Tonto ise küçük yaşta köyünden sürülmüş ve hayatının geri kalanını iki adamı aramaya adamış bir kızılderilidir.Filmin başında tesaadüfi bir şekilde karşılaşmış olan karakterlerimiz birbirlerinden bir daha ayrılamaz.



Benim yorumum:
Benim şahsi fikrimi soracak olursanız; ben filmi izlemeden önce böyle bir TV dizisi olduğundan haberim yoktu ve açıkçası ben filmde Johnny Depp var diye merakımdan gittim.(Bir iki yorum okumamında etksi vardı tabi..)Johnny Depp bazı rollerle beni hayal kırıklığına uğratmış olsada farklı karakterleri en iyi şekilde canlandırmasını bilen bi' aktördür benim gözümde.Filme dönecek olursak; başta konuyu bilmediğimden dolayı bocalasamda film beni kısa sürede sardı ve sonuna kadar, sonunu merak ederek izledim.Filmin sonuna geldiğimde-film çözülmeye başladığında- filmden daha çok keyif almaya başladım.Ne kadar türü aksiyon olan bi' film olsada beni her şekilde güldürmeyi başardı:) yani gittiğime değdi.Ama filmi beğenmeyenlerde olmuş arkadaşlarımdan duyduğum bi kaç yorumda bu doğrultuda.Size tavisyem filme gitmeden önce filmle alakalı daha doğrusu Lone Ranger ve Tonto hakkında bilgi alın ve filme büyük bir beklentiyle gitmeyin.
-Büyük beklentiler daima hayal kırıklıklarıyla sonlanır.

Filmi keyifle izlemeniz dileğiyle...

 

Yepyeni Başlangıçlara... :)
Aslında blog alma olayı uzun zamandır aklımda olan bi'şeydi ama cesaret edemedim,bide sınavlar derken ancak bugün oturdum bilgisayarın başına yazmaya..Açıkçası kafamda beğendiğim filmleri paylaşmak vardı,şuan hala o düşüncem değişmiş değil ama sadece onunla sınırlı kalmayacakmış gibi hissediyorum, çünkü ben yazmayı ve içimi dökmeyi çok severim ama maalesef ki günümüzde bunu yapmak için insan bulmak çok zor,çünkü hep bi endişe var:'Acaba arkadaşım ne der?Beni ayıplar mı?' diye...İnsanların düşüncelerinden ne kadar etkilenmiyorum desem yalan olur nede olsa o insan seni karşına almış,dinlemiş,değer vermiş,düşüncesini söylemiş...Saygı duyuyorum derken bi yandan da etkileniyosun elinde değil.O yüzden umuyorum ki bu blog bir nebzede olsa beni rahatlatabilsin benim için bi sığınak gibi olsun...
Tabiki, filmide unutacak değilim.Filmler benim için çok önemlidir,çünkü ben bi filmi sadece izlemem o filmi yaşarım.Film belki 2 saat sürer belki 3 saat ama o kısacık zaman diliminde benim için bu dünya ve içindekilere dair hiçbir şey yoktur.Eğer bi filmi izlerken aynı zamanda telefonla uğraşıyorsam bilinki ya o film çok sıkıcıdır ya da telefonda konuştuğum insan beni için çok değerlidir ama yanlış anlamayın mesela ben en yakın arkadaşıma çok değer veririm ama ona 2 saat cevap vermediğim zaman onun meraklanmayacağını ya da aynısını o yapma benim meraklanmayacağımı bilirim o yüzden cevap vermem.Film demiştik dimi...Bu zamanda güzel film bulmak gittikçe zorlaşıyo çünkü onlar yenisini yapamadan siz çoktan 100 film izlemiş oluyorsunuz,bide boş film gerçeği var; -benim başıma çok geldiğinden dolayı sizinde gelmesini istemem- başlarsınız filme bilirsiniz o film muhteşem değil bazende bunu bile düşünmezsiniz ama hep şu 'sonunda ne olacak' duygusu yüzünden beklersiniz sonunu acaba nereye bağlayacaklar diye ama sonu bi gelir 'bu muydu yani bu kadarcık mıydı benim 2 saatimi bu yüzden mi yediniz?!' dersiniz; işte ben tam bu noktada devreye girmek istiyorum size kendim seçip gerçekten beğendiğim filmleri gösterip beğenmeme ihtimalinizi en asgari düzeyde tutmak istiyorum...Kim bilir belki gerçekten başarırım :)
Ben şuan,tam da burada kendime yepyeni bir başlangıç yapıyorum ve tabi yepyeni bi blog ve bu ilk yazımla umarım beğenerek okur ve keyif alırsınız ve belki sizde yepyeni başlangıçlara yelken açarsınz...
:)